Sanayi devrimiyle birlikte, tarih sahnesine ‘mühendis’ denen ilginç bir insan "tipi" çıktı..
Mühendis ; ‘Makine yapan’, üreten, çözen, çözümleyen, hesaplayan, onaran, denetleyen, tasarlayan, planlayan ve kısacası yarar üretendir. Başka bir yaklaşımla Matematik ve doğa bilimlerinden ders çalışma , deneyim ve uygulama yolları ile kazanılmış bilgileri akıllıca kullanarak doğanın madde ve kuvvetlerini daha iyi yaşaması için insan oğlunun hizmetine sunandır.
Etik ; Nasıl yaşamalıyım sorusuna verdiğiniz cevaptır. Bu cevap doğa üstü bilinmez başlangıçlara yöneldiği sürece yanlış , doğanın nedensellik ilkesi içinde kaldığı sürece doğrudur.
Görüldüğü gibi mühendislik ve etik ,matematik ve doğa bilimleri gibi ortak bir paydada akıl yolu ile birleşerek direk toplum yaşamı ile ilgilenirler. Ve aslında ikisi de topluma dair yarar üretme çabasındalar.
Bir toplumda insanlar, temel insani özellikleri olan akıllarını kullanmayı ihmal ettiklerinde, özellikle de bu özensizliği değerler alanında gösterdiklerinde, o toplumda mühendislik mesleği asıl amacı olan yarar üretmeyi bırakır sermaye üretmeye yönelir.
Böyle toplumlarda Etiğin temel yaptırımı olan “utanma duygusu” ya hiç görülmez ya da çok hastalıklı biçimlerde ortaya çıkar. Örneğin bir Mühendis hesaplamalarında yada uygulamalarında bilimsel kuralların dışına çıkmaması gerekirken , hukuken bir sorun yaratıp yaratmamasını her şeyin önüne koyabilir. Daha anlaşılırcası bir kişi yalan söylediğini bildiğinde çok utanmalıyken, söz konusu yalanın kanuna uygun olup olmamasını , utanmanın önüne koyabilir.
Böyle toplumlarda genellikle bol bol yasa konulur ve insanın doğruyu eğriyi yasalar vasıtası ile öğrenmesi sağlanır. Maalesef insanlar kanun tarafından yakalanmadıkları sürece doğruyu eğriyi pek de umursamazlar çünkü,
“ Utanma Duyguları Yoktur.”